HOŞGELDİNİZZZZZEHR@

hepsüslüydüm...SÜSLÜ BLOGA HOŞGELDİNİZZZzehr@





5 Nisan 2010 Pazartesi

Tam Zamanı

Canım arkadaşım Şehnaz, çok sevdiğim bir Can YÜCEL şiiri göndermiş mail kutuma..Tam zamanında hem de :)) Ben de sizinle paylaşmak istedim, umarım tam zamanıdır:)) Yeniden okumak hepimize  iyi gelir...Sevgiyle kalın dostlar Zehr@
TAM ZAMANINDA YAŞAMAK
 Yemek de boş içmek de,
    Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
    Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
         Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
    Tam zamanında çevirmelisin
         Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
    Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın başını
    O üzüm gözlü çocuğun
         Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
              Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
    En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
    Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
    Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
         Evsiz kalınca çoluk çocuk
              Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
    Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
    Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
    Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
         Seni gecenin üçünde arayıp da
              Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
    Gerekiyorsa yumruk atmayı
         Tam burnunun üstüne
              Tiksinmeden pisliğinden,
                   Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
                        Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
    Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
    Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
    Yola çıkacaksan ertesi gün
         Ve arabayı kullanan sensen
              Sana emanetse çoluk çocuk
                   Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
    Son kadeh bozacaksa seni
         Ve üzeceksen birilerini
              Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
    Tam zamanında konuşmalı
         Tam zamanında şarkı söylemeli
              Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
    Annenin babanın evini,
         Tam zamanında başka bir şehre gidip
              Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
    Tam zamanında aşık olmalı
         Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
    Belki de seni şampiyon yapacak
         En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
    Tam zamanında ölmelisin
         Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
    Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
    Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
    Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.....        
Can YÜCEL  

Yukarıdaki fotoğrafı bu pazar günü Hıdiv Kasrı'nda çektim.Aradaki aykırı sarı laleyi farkettiniz mi? Laleler bitmeden tam zamanında, siz de gitmelisiniz bence .Bahçenin muhteşem görüntüsünü bütün dostlarımın görmesini isterim..
.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Kayıp Kıta Mu

Bu konuyu uzun zamandır merak ediyordum.İnternette minik bir araştırma yaptım , hepimizin bildiklerinin bir özeti olan aşağıdaki yazıyı da sizinle paylaşmak isterim efendim..
Bu konuda yazılmış en güncel kitabı bulup almalı ve okumalı...Var mı bildiğiniz ? Ben Sinan Meydan'a ait'' Atatürk ve Kayıp Kıta Mu'' adlı bir kitaba rastladım sanal alemde ..
İyi baharlar ve iyi haftasonları 
Zehr@

''''''
M.Ö. 200.000 ile 70.000 yillari arasinda
Pasifik'te Mu adinda Avustralya'dan kat
kat büyük bir Kita mi vardi? Yüksek bir
medeniyet yarattiktan sonra batmis miydi?
Atatürk bu kitayla neden ilgilenmisti?"
Türkler'in kökenini ortaya çikarmak Gazi'nin en büyük isteklerinden biriydi. Cumhuriyetin ilk yillarinda Osmanlilar'in son dönemlerinde Türklük Akimlari üzerine yapilan arastirmalari derledi. Atatürk'ün istegiyle birçok bilim adami ve arastirmaci bu alanda arastirmalar yapti. Yabanci bilim adamlari davet edildi. 1930'da Türk Tarih Kurumu kuruldu. Çok zengin malzeme ve bilgilere ulasildi. Yine de Türkler'in nereden geldikleri tam açiklik kazanmadi.
Maya Diliyle Türkçe Arasindaki Benzerlik
1932'de emekli General Tahsin Bey Atatürk'ü ziyaret etti. Maya dili ile Türkçe arasindaki benzerliklerden bahsetti. Mayalar Meksika'da yasamislar, Türkler ise Orta Asya'dan gelmislerdi. Aradaki uzakliga ragmen, Gazi konuyla ilgilendi. Tahsin Bey'i Meksika'ya elçi olarak atadi. Ona iki dil arasindaki benzerlikleri ortaya çikarma görevini verdi.
Tahsin Bey Meksika'ya gitti. Orada kendisine Amerikali Arkeolog William Niven 'in buldugu tabletlerden bahsettiler. Maya dilinin kökeninin bu tabletlerde oldugu anlasilmisti. Türkçe ile Maya dili benzerlik bu tabletlerde aranacakti. Bu tabletler Tahsin Bey'i saskina çevirdi. Çünkü tabletler MÖ 200.000 ile 70.000 yillari arasinda Pasifik'de yer almis bir kitayi haber veriyordu. Kitanin adi MU idi. Avustralya'dan birkaç kat büyüktü. Yüksek bir uygarliga ulastiktan sonra deprem veya tufan sonucu battigi saniliyordu.
Ingiliz Albay James Churcward Hindistan'daki tabletleri Tahsin Bey'e bilgi olarak sundu. Bunlar da kayip Mu Kitasi ile ilgiliydi. Ve Churcward 50 yil çalismisti bu tabletleri çözebilmek için. Bu konuda 5 kitap yayinlamis bir uzmandi.
Tahsin Bey, ögrendiklerini, bulduklarini düzenli olarak Atatürk'e rapor ediyordu. Gazi; Churcward'in Mu ile ilgili kitaplarini getirtti ve 60 kisilik bir tercüme heyetine Türkçe'ye çevirme emrini verdi. Kitaplar basilmadi. Daktilo edilerek Atatürk'ün önüne kondular.
Atatürk metinleri büyük bir dikkatle okudu. Insanin yaradilisini anlatan bölümle özellikle ilgilenmisti. Mu'nun insanligin ana vatani oldugunu nüfusun 64 milyona çiktigini anlatan bölümlerin altini çizmisti. Mu'da geçen Tanri kavramiyla da yakindan ilgilenmis, yaraticinin insan akliyla anlasilamayacagi, sekillendirilemeyecegi ve adlandirilamayacagi üzerinde durmustu. Tercümelerde Maya dili de dahil tüm lisanlarin Mu dilinden türedigi belirtiliyordu.
Mu kitasinin batisini anlatan bölümde halkin "Ya Mu bizi kurtar." diye bagirdigina dikkat çekerek Mu'nun bir ilah adi oldugu sonucuna vardi. Mu kökenli özel isim ve sifatlari, Öztürkçe ile karsilastirarak (Kui: kögü : Aile vb.) not aliyordu. Atatürk, önce Türkler'in kökenini ve Mu dilinin Türkçe ile baglantisini incelemis sonra da Mu sembollerini Latin alfabesiyle karsilastirmisti.
Daha ilginç olan Mu'nun demokrasi ile yönetildigini ve günes enerjisinin aydinlatmada kullanildigini anlatan satirlarin altini çizmekle kalmamisti kendi notlarini da ilistirmisti.
Bugün bu kitaplardan Kayip Mu Kitasi ve Mu'nun Çocuklari Anitmabir kitapliginda 1301, 1302 no ile kayitlidir. Çeviri metinleri ise kitaplikta 4 dosya halinde bulunur. Gazi'nin Mu ile ilgili çikardigi sonuçlari ne yazik ki tam olarak bilemiyoruz.
Emekli general Tahsin Mayatepek Meksika'daki arastirmalarinda çok daha fazlasini bulmustu. Maya, Aztek ve Inka uygarliklarinin Türkler'in kullandigi esyalara benzer esyalar kullandigini Atatürk'e iletmisti. Davullar, kalkanlar üzerlerindeki ay ve yildiz sembollerine kadar bizimkilere benziyordu. Tahsin Mayatepek, çalismalarini belge ve fotograflarla 3 ciltlik defter olarak toplayarak
Atatürk'e gönderdi. Bunlarin ikisi 70'lere kadar TDK kütüphanesinde idi. (No:57-56) Üçüncü defter kayiptir. Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapinaklarin bile sasilacak kadar benzerligi gösteriliyordu.
Atatürk'ün 6 ay gibi bir sürere Türkçe'yi Latin harflerine kavusturacak kadar bilgili ve yetenekli oldugu düsünülürse, onun kesinlikle siradan bir dil bilimci ve tarihçi oldugu düsünülemez. Öyleyse bu arastirmalari da siradan bir merak olamazdi. Yine O, neyi nerede arayacagini herkesten iyi biliyordu. Bugün Atatürk'ün gizli kalmis düsünceleriyle birlikte bu arastirmalar da Anitkabir'in sessizliginde uyumaya devam ediyorlar. Eger gerçekten var olduysa, Mu Kitasi'nin kalintilarinin Pasifik'in derinliklerinde durdugu gibi...'''''