HOŞGELDİNİZZZZZEHR@

hepsüslüydüm...SÜSLÜ BLOGA HOŞGELDİNİZZZzehr@





29 Aralık 2008 Pazartesi

Yeni Yıl Sınıfta


2009 ilk önce sınıfa geldi :)
Bugün öğrencilerimle minik bir kutlama yaparak karşıladık yeni yılı..Daha önceden yapılan hediye çekilişine göre herkes hediyelerini verdi birbirine, görseniz ne şirinlerdi.


Benim de onlara hediyem, ŞEKER PASTA ( pastacı şeker teyze Banu ) nun yaptığı yeni yıl kurabiyeleriydi...


Çok sevdiler yemeye kıyamadılar..Bir çoğu paketleyip eve götürdü..
Yeni yılın aileme, öğrencilerime, arkadaşlarıma, blog arkadaşlarıma ve ülkeme hayırlı olması dileklerimle....

22 Aralık 2008 Pazartesi

Bergamut Reçeli

Efendim merhabalar..İstek üzerine bu kez bir reçel tarifi ile karşınızdayım..




Meyvemizin adı bergamut.Kendisi dev, ecüş cücüş bir limona benzer, kabuğu çok kalındır.



Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde , Adana ve Gaziantep diyarlarında bolca olur ve bu mevsimde olur..
Zaten reçel yapılan yeri de kabuğudur..Ama ne lezzettir anlatamam size..Bilenler bilir onun nefasetini ve çok güzell kokusunu..
Keşke İstanbul'da da satılsa da alsak ya da ben bizim tarafta hiç görmedim :(
Daha önceki yazımda da söz ettğim üzere bayram tatilinde İzmir Balıklıova'dan aldım bergamutlarımı..
Dedim ya kendileri dev boyutta olur diye..Yani bir dev bergamuttan iki-üç kişilik bir aileye orta boy bir kavanoz reçel çıkar :)
Gelelim yapılışına;
  • Benim üç dev bergamutum vardı;
  • Güzelce yıkadım
  • Sebze soyacağı ile incecik soydum( acı olmasın diye) Çıkan kabukları bir tupperwarein içine doldurup, dolaba kaldırdım, çay yaparken içine atmak üzere..
  • Ortadan böldüm, içini çıkardım( içini tupperwaree koyup dolaba attım, bir çay bardağı kadarını ayırdım)
  • Kabukları şeritler halinde kestikten sonra küp küp kestim
  • Mutfak terazimde tarttım, 750 gram bergamut kabuğum çıktı
  • Tencereye bergamutları koydum, üzerini örtecek kadar su ekledim ve kaynattım( beş dakika kadar)
  • Kepçeyle sudan çıkardım, azıcık bastırarak çıkardım ki reçelim acı olmasın
  • Kaynattığım suyu şişelere doldurup buzdolabına koydum( çay demlerken birer kapakçık çayın üstüne döküyorum birkaç parça kabukla beraber)
  • Kaynamış bergamutların üzerine temiz su koydum, beklemeye aldım
  • Yatana kadar iki kere suyunu değiştirdim
  • Sabah bir kez daha değiştirdim ve o suyla pişirmeye başladım( üzerini örtecek kadar su ile)
  • Yaklaşık on dakika kadar pişirdikten sonra 2 kilo 200 gram şekeri ekledim
  • Yaklaşık 25 dakika daha pişirdikten sonra
  • Bergamutun içinden çıkan( bir çay bardağı )ekşiden koydum ki şekerlenmesin diye
  • İyice soğuduktan sonra da kavanoza doldurdum
Bence mutlaka denemelisiniz, afiyet olsun :))
Bu tarif canım annem Şenel Sultan'ın tarifidir( bu arada onu çok özledim, Gaziantep'te yaşıyorlar)
Çok uzun ve sıkıcı mı yazdım acaba?

14 Aralık 2008 Pazar

Can YÜCEL'in Size Selamı Var


En Uzak Mesafe

Ne Afrika
Ne Çin
Ne Hindistan
Ne Seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan
Can YÜCEL

İki kafa arasındaki uzaklığı daha ilk günden yakınlaştırmış olduğumuz , canımın diğer yarısı sevdiceğimle, uzun bayram tatilini fırsat bilip düştük ırak yollara .....
Ege....
Yurdumun değerli topraklarının değerli bir parçası..bereketli, verimli, sıcak, çekici, çok çeşitli medeniyetlerden izler taşıyan modern Anadolu..
Gezmekten ve görmekten bıkmayacağım caanım Egem...
Uzun yollar kat ettik bir haftada..
İlk durağımız Ayvalık..

Kedinin tuttuğu dileği çok merak ettim :))

Cunda'da, adaşım, 74 yaşındaki dünya tatlısı, Girit göçmeni Zehra Teyze'nin Evi'nde konakladık..Öyle sıcak ve samimiydiler ki...hangisini anlatmalı bilmem ki..Sanki evinize giriyormuş gibi ayakkabılarınızı çıkarıp terliklerle içeri girmemizi mi yoksa Zehra Teyze'nin eşimi oğullarının adıyla hitap edecek kadar benimsemesini mi yoksa sabah kahvaltısında oğlu Hasan'la birlikte bizimle sıcacık sohbetlerini mi ? Yoksa bu konakta daha önce Bir İstanbul Masalı dizisinin çekildiğini mi anlatsam? Yoksa oğul Hasan Bey'in antika merakını mı? İsteyenlere satış yaptığını mı?
Cunda pazarını turlayış ve çeşitli otlar karşısında ağzımın sularının akışını mı? 3 tanesi 1 Ytl ye satılan marullar karşısındaki şaşkınlığımı mı?



Cunda..buram buram tarih kokan güzel ve çekici belde..sokaklarda turlayış, kahvehanelerde sıcacık çay molaları ve şahane sakızlı kahve ve sakızlı kurabiyelerle dinlenmeler mi? Evet evet Cunda'yı seviyorum hem de çok...
İkinci konaklama yerimiz İzmir..
Can dostumuz Erdinç'in evinde konakladık.


Bizi sıcacık dost sofrasına davet eden canım arkadaşım İlknur, ben seviyorum diye türlü çeşit Ege otlarıyla donatmıştı sofrasını....Hindiba, turp otu, ebegümeci... Ya Erdinç'in kendi elleriyle yaptığı kuzu etli şevketi bostan yemeğine ne demeli ? Tek kelime ile harikaydı..Hünkar beğendi, kabak tatlısı ve süzme yoğurtlu cheese cake ile final...( Ne yazık ki resim çekmemişiz )
İzmir'in çarşılarını gezmeden, Konak Pier'de kahve içmeden ve Kadınlar Hanı'ndan gümüş almadan döndüğümü sanıyorsanız yanıldınız canlarım...Hayır hayır İzmir daha bitmedi, sabah erkenden düştük yine yollara..bu sefer ki rotamız Mordoğan ve Karaburun..Hani şu haritada kelebek gibi ya da anahtar gibi duran yer var ya işte orası...



Nefis koylar var cennet gibi..En çok Balıklı Ova'yı ve Karaburun'u beğendik..Her taraf limon ağaçları, bergamut ağaçları, mandalina, portakal ağaçlarıyla doluydu. Ucuz ucuz da satılıyordu..Bergamut reçelini çok severim, hemen alıverdim bergamutlardan arkadaşlar ( dün de reçel haline getirdim bile, tarifini daha sonra yayınlarım isterseniz) Mordoğan'da ise kucak kucak nergisleri görünce bayıldım...En sevdiğim çiçektir nergis. Dünya'da birçok ülkeye ihraç ediyorlarmış meğer ben yeni öğrendim Mordoğan'ın bu özelliğini...
Buradan da ver elini Şirince.
Çok hoş, çok tanıdık geldi bize. Gökçeada'da ki Zeytinli Köyü'müze çok benzettik...


Üçüncü konaklama yerimiz Aydın..


Canım teyzemin evinde konakladık. Bayramın birinci ve ikinci gününü ailemizle geçirdik yani..Sevgili kuzenlerime, teyzeciğime ve enişteme konukseverlikleri için teşekkür ediyorum huzurlarınızda.
Aydın'a gidipte Kuşadası'na gitmeden olmazdı tabi..Eşim daha önce görmediği için gittik ama.......taş yığını haline gelmiş ne yazık ki :(
Dördüncü durak Bodrum Bodrum....
Konaklama yerimiz Bodrum Dedeman'ın penceresinden
müthiş Bitez Koyu...

Bitez' de akşam oldu...
Sabah saat 9'da feribotla Datça'ya gidiş..


Sıcak, güneşli bir yolculuktan sonra dördüncü konaklama yerimiz Datça Türk Evi'ne varış...


Konukseverlikleri, güleryüzleri ve muhteşem sabah kahvaltısı için yolunuz düşerse orada kalmalısınız...Ne yazık ki kahvaltı resmi çekmemişim :( Oysa ki nefis zeytin ve peynir çeşitleri, mandalina reçeli, ısırgan otlu gözleme, zahter ve zeytinyağı ikilisi görülmeye değerdi doğrusu..
Önce eski Datça'yı gezdik tabi ki..

Çok sevdiğim, zekasına ve açıksözlülüğüne hayran olduğum değerli şair Can YÜCEL'in sokağına ve yaşamış olduğu evinin önüne gelince ne kadar heyecanlandığımı ve duygulandığımı tarif etmem imkansız....


Datça'da hepsi birbirinden güzel bükler var ve sıcacık deniz..Palamut Bükü'nde insanlar yüzüyordu, çok şaşırdık, mayolarımızı almadık diye de hayıflandık( ikimiz de yüzmeyi çok severiz )


Kargı Koyu...
Bir an önce emekli olup burada balık tutmalıyız diye heveslendik...( Kayıkçı filmi burada çekilmiş, M.Ali Alabora'nın oynadığı hani :)

Datça sahili...



Knidos Antik Kenti...
Muhteşemdi.


Teselya göçmenlerinin yaşamış olduğu ileri sürülen bu antik kenti mutlaka görmelisiniz...

Bu feneri çok sevdimmmm....
Aralık ayının ortasında tarlada domates toplayan Datçalıları görünce ne kadar şaşırdığımızı tahmin edersiniz herhalde..hem de kilosunu 1 Ytl ye satıyorlar ( Merak etmeyin aldım) İklimin güzelliğine bakar mısınız?
Bir kez daha şükrettim böyle bir ülkenin insanı olduğum için..Bir kez daha rahmet okudum bu güzel topraklar için canlarını kanlarını veren insanlar için....


Rüzgar Tanrısı Alkyone aldı savurdu beni yeldeğirmenin içine doğru, rüzgarların bekçisi Eolo engel olamadı buna ve canımın diğer yarısı resimledi bu tarihi anı :))
Evliya Çelebi'nin Zehr@'sından şimdilik bu kadar...Yollar bizim, yollar çetin...Kimbilir bir daha ki yolculuk nereye ve ne zaman.....

Pasta Öpülür mü Hiç ?


Eğer bu kadar güzel olursa tabi ki öpülür :) Yemeye kıyamaz , seyredersin, resmini çekersin bol bol..Pastanın minik sahibi, aşkımız, prensesimiz ( besemiz) ise öper durur onu....



Blog arkadaşlarımdan sevgili Şeker Pasta yaptı bu şık ve zarif pastayı...İlk kez bir blog arkadaşımla tanıştım..(Yaptığı pastalar kadar zarif arkadaşımla)
Pastanın şeklini şemalini tabi ki İdil'in zevk ve istekleri belirledi :) Banu pastacı şeker teyze de ortaya bu eseri çıkardı..
İdil...eşimin biricik yeğeni, ailemize 21 yıl aradan sonra gelen melek...dayısının açkısı ( aşkısı)...
4 Aralık ikinci doğum günüydü besemizin..Araya bayram tatili gelince yayınlamakta biraz geciktim :(
İyi ki doğdun İdil...Seni gerçekten çok seviyorum..İnşallah ömrünün her anında sevdiklerinle beraber mutlu bir insan olursun...Anneciğine ve bize o kadar iyi geldin ki bunu sana sevgimiz ve ilgimizle gösterdiğimizi düşünüyorum....Nice yaşlarını değerli ailemizle birlikte böyle güzel pastalarla kutlayalım inşallah..Seni çok seven Zeze veya Zeya....:)))))
Pasta gerçekten çok güzeldi, ellerine sağlık Sevgili Banu

8 Aralık 2008 Pazartesi

İyi Bayramlar

Hepimizin bayramı kutlu, etrafı sevdikleriyle dolu olsun.
Yorumlara tek tek yanıt veremediğim için üzgünüm...
Bayramdan sonra görüşmek dileğiyle, Ege'den sevgilerimle....