Bütün hengamesine, karmaşasına, kalabalığına, trafiğine rağmen; kırk beş yıldır birlikte yaşlandığımız İstanbul'u Seviyorum Gözlerim Kapalı......
Bir sonbahar ikindisinde buluştuk can dostlarla; sarı, turuncu, yeşil, kırmızıyken yapraklar ve salına salına dökülüyorken yerlere, İstanbul'la sonbaharın buluşmasını birlikte seyredelim istedik.
Düştük Polenezköy yollarına önce,
Yürüyüş yaptık köyün içinde, oksijeni sakladık ciğerlerimizde, çocuklluk günlerini yad ettik burnumuza horoz çiçeği yaprakları yapıştırıp, sonra da artistik pozlar verdik...
Riva'da martılara selam verdik, bir tanesi çok tanıdık geldi bana uzun uzun el salladım ona evet evet o Uçan Martı'ydı...
Dağ çileği topladık yollarda...
Ver elini Anadolu Feneri...
Boğazı Karadeniz'le birleştirip seyrettik, zıpladık, koştuk..ayağımızın altındaki sarı ve beyaz papatyaları görünce şaştık :( küresel ısınmadan olmalı...
Oksijen ve manzara bizi nasıl acıktırdı, hazır oradayken ne yapılır arkadaşlar? Tabi ki Anadolu Hisarı' na inilir, afiyetle balık ekmek yenilir.Üstüne bir de oburluk edilip waffle yenilir...:(
Bu kadar yedik, hadi biraz yürümeli, ılık iyot kokan boğaz rüzgarı sırtımızı üşütmeli, objektife poz verirken benim gibi Boğaz'ı çok seven bir dost ( Sevgili arkadaşım Nunu) düşünülmeli....dedim ve.....
Yavaş yavaş batmakta olan bir sonbahar güneşini,
keyifle ve umutla balık avlayanları,
bakımsız ama bence güzel olan yalıları,
balıkçı teknelerini seyredaldık....
Gözlerimin önünde muhteşem İstanbul, aklımda İstanbul aşığı bir garip Orhan Veli...
İSTANBUL TÜRKÜSÜ
İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir fakir Orhan Veliyim,
Eli'nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.
Rumeli Hisarı'na oturmuşum;
Oturmuşta bir türkü tutturmuşum:
'İstanbul'un mermer taşları;
Başıma da konuyor aman martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalım
Senin yüzünden bu halim.
İstanbul'un orta yeri sinema;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş; bana ne?
Sevdalım
Boynuna vebalim!'
İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir fakir Orhan Veli;
Eli'nin oğlu;
Tarifsiz kederler içindeyim.
Sunay Akın'dan öğrendiğim bir bilgi geliyor aklıma, hüzünleniyorum, ardından gözlerim doluyor... İstanbul'a sevdalı Orhan Veli'nin İstanbul'un meşhur çukurlarından birine düşerek öldüğünü biliyor muydunuz?
( Fotoğrafların çok güzel olmasının nedeni, bin bir yalvarmayla oğluşum Gencay'dan alınan profesyonel makinedir... bir de eşimin Ara Güler ruhu :))))) yoksa benim emektar nikon'dan böyle şeyler çıkmaz biliyorsunuz)