HOŞGELDİNİZZZZZEHR@

hepsüslüydüm...SÜSLÜ BLOGA HOŞGELDİNİZZZzehr@





25 Kasım 2008 Salı

Yaka Çiçeği; Hem de Keçeden :)

Gökten üç yaka çiçeği düşmüş, biri Zehr@'nın yakasına, biri Sedef'in yakasına, biri de Handan'ın yakasına konmuş...Kimbilir belki biri de sizin yakanıza uçabilir :))

Öncelikle elimdeki keçe parçalarını çalışma masamın üzerine döktüm......

Gördüğünüz boyutlarda uydurmasyon :)) yapraklar kestim.....
İğne iplikle birleştirdim...

Ortaya çıkanlar işte bunlar, kırmızının aşamalarını çok uzun olur diye yayınlamadım....



24 Kasım 2008 Pazartesi

BEN ÖĞRETMENİM


Bugün 24 Kasım, bugün Öğretmenler Günü... Bu onurlu mesleği, Atatürk'ün çizdiği aydın yolda layıkıyla yapmaya çalışan bir öğretmen olarak bütün öğretmenlerimizin günü kutlu, yarınların da ise etraflarının topluma en iyi şekilde kazandırılmış yetişkinlerle dolu olmasını diliyorum.... Bugün törende bir farklılık yaptık :) Hep çocuklar şiir okuyacak değil ya, bu kez ben şiir okudum onlara; İzninizle sizlerle de paylaşmak istiyorum...

BEN ÖĞRETMENİM

Ben her şeyim.En azından sınıfa girdiğimde bana bakan onlarca gözün her şeyiyim.

Siz, okuma-yazma, o küçücük yüreklerde harf, şekil, sayı oldunuz mu? Ben öğretmenim..

Siz, bahçede düşüp bacağı kanayana yara bantı oldunuz mu? Ben öğretmenim…

Siz, süt dişi düşmek üzereyken ‘’Yarın öğretmenim okulda çeksin.’’diyerek,’’Belki uyursam yutarım.’’diye sabahlayan bir öğrencinin uykusuz gecesi oldunuz mu? Ben öğretmenim…

İki günlük kuru ekmeği beslenme dersinde büyük bir iştahla yiyen öğrenciye simit oldunuz mu hiç ? Ben öğretmenim…

Yağmurlu ve çamurlu yollardan gelirken üşüyen o küçücük ellerini ısıtmaya çalışan bir çocuğa soba oldunuz mu? Ben öğretmenim..

Annesi-babası kavga etti diye eve gitmek istemeyene ev; parmağına batan dikenleri çıkaramayana pansuman oldunuz mu? Ben öğretmenim..

Kalemi olmadığı için ‘’Kolum ağrıyor, yazamıyorum.’’diyen öğrenciye kalem oldunuz mu? Ben öğretmenim..

Kara tahtanın üzerindeki o bir çift mavi gözün neye baktığını, niçin baktığını, nereye baktığını anlattınız mı? O mavi gözlüyü sevdirebildiniz mi o küçücük yüreklere? O mavi gözlünün yolundan yürütebildiniz mi insanları? Ben öğretmenim..

Bir hamuru elinize alıp, en güzel şekli verebilmek için gecenizi gündüzünüze kattınız mı hiç?

Siz hiç onlarca çocukla birlikte zıplayıp, bazen yetişkinliğinizi bile unutup çocuk oldunuz mu? Ben öğretmenim..

Siz öğretmen oldunuz mu?

iir için Sayın Zeynep SORGUCU'ya çok teşekkürler)

İtiraf ediyorum oldukça heyecanlandım ve sesim titredi. Ama şiirin sonunda çok alkış alınca heyecanım geçti tabi :))))))

Benim gibi süslü biri düz beyaz kağıtta şiirini okuyamazdı değil mi?
İşte ben.........Geçen yıl resim yarışmasında üçüncü olan öğrencimin resmi....

20 Kasım 2008 Perşembe

Otantik Takı

Yaka kolyeler moda olduğundan beri yapmak isteyip ama bir türlü zaman bulamadığım bu kolyeyle uğraşıyorum birkaç gündür. Ellerim delindi, malzemeleri tek tek elimde diktim çünkü. Biter bitmez takıp takıştırdım tabi :) Herkes çok beğendi, bakalım siz beğenecek misiniz?



Malzemelerin hikayesini anlatmayı seviyorum; Sıkılmazsanız anlatacağım :)
Kumaş, Gaziantep el dokuması, ipekli bir kumaştır. Bu kumaşları dokuyan amca oldukça yaşlıydı, inşallah çocuklarına- torunlarına öğretmiştir. Yolunuz Gaziantep'e düşerse Bakır Han'a gidin ve değerli kumaşlardan edinin arkadaşlarım..Çünkü el sanatlarımızın çoğu gibi bu da kaybolmaya aday bir sanat :(
İğne oyası çok eski; kız kardeşimin kayınvalidesinin hediyesi..
Gümüş para yine Gaziantep gezilerinden birinde Bakırcılar Çarşısı'ndan edinilmiştir.( Gaziantep gezisi detayları için Şubat arşivimi tıklayabilirsiniz)
Diğer malzemeler ise evdeki mevcutlardır.



Yapılışına gelince;
  1. Kalıp çıkardım, yine tahminen,
  2. Antep dokumasından iki parça halinde kestim.
  3. Tersinden diktim.
  4. En zor kısmı ise ters çevirmekti.
  5. Sırasıyla iğne oyasını, yeşil kesme yaprak boncukları, yeşil taş boncukları üzerine diktim.
  6. Gümüş aparatları ise uç kısımlara diktim.
  7. Tam orta kısma da gümüş parayı yerleştirdim.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Gülen Yürekler



Yaşama nedenimiz, sevinç kaynağımız, bizi biz yapan değerli varlıklarımız...
Sadece kendi çocuklarımızı değil bütün çocukları çok severiz; rengi, cinsi, ırkı, milleti ne olursa olsun onlar bizimdir...
Benim sınıfımın Siirt Kurtalan'da 23 Nisan ilköğretim Okulu'nda( 3-A Sınıfı) bir kardeş sınıfı var. Bunun hikayesini Mart 2008 arşivimde ''Kardeş sınıfımız ''başlıklı yazıda anlatmıştım.
Birbirimize mektuplar yazarız hediyeler göndeririz, eşim ve ben ayrıca hediyeler gönderip bir işin ucundan tutmaya çalışırız...Öyle güzel gülümserler , öyle güzel sıcacık mektuplar yazarlar ki ikimize yüreğimizi ısıtırlar...Öğretmenleri, değerli meslektaşım Esra öyle güzel sahiplenmiş ki onları..
Mutlaka okumalısınız matrakiye
Geçtiğimiz bayram sevindirmek istemiştik minicik yürekleri. ( Böyle şeyleri söylemeyi ayıp bulurum ama gündemde çocuklarla ilgili kötü şeyler varken böyle iyi şeylerin de duyulması gerek diye düşünerek yazıyorum)
Dün bize sevgi dolu mektuplar, ellerinde hediyeleriyle gülümseyen fotoğraflar ve Esra Öğretmen'in zarif davranışı bir Siirt el dokuma kıl kilim gönderdiler..Huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum Esra Öğretmen'e.....

ÇOCUKLARA DOKUNAMAZSINIZ !!!!!!


Çocuklar sevilmeli, çocuklar sayılmalı, şeker de yiyebilmeliler..
Kimse onlara DOKUNMAMALI..
Oynamalı, koşmalı, uçurtma uçurmalılar...
İnsanlıktan nasibini almamış ......ın iğrenç emellerinden uzak tutulmalı...
Çocuklarımızı, bedenlerini korumaları gerekliliği konusunda mutlaka eğitmeliyiz ..Mayoyla sakladıkları bölgelerini HERKESE karşı korumaları gerektiğini onlara öğretmeliyiz.. (Herkese karşıdan) şunu demek istedim; araştırmalar sonucunda çocuklara karşı cinsel istismarın en çok ailede sevilen ve güven duyulan kişiler tarafından yapıldığı ortaya çıkmış..Ne yazık değil mi?
Öncelikle kadınlarımızı bilinçlendirmeli, uyandırmalıyız tabi ki..
Son günlerdeki meşhur olayda; ben en çok o pis adamın karısının mutlu mesut gülümseyerek, kocasının yanında poz vermesi olayından etkilendim.Bir kadın ve eğitimci olarak bu sahneyi bir türlü hazmedemedim...
Mesleğim gereği günümün büyük çoğunluğunu çocuklarla geçiriyorum, sizin de çocuklarınız var...
Nasıl da masumlar, nasıl da saflar, nasıl da hamlar, nasıl da ilgiye ve sevgiye muhtaçlar, nasıl da yönlendirilmeye muhtaçlar, nasıl da gözlerinin içi taa derinden güler, nasıl da gerçektirler...İnsan bu masumiyete nasıl zarar verebilir? Hayvani duygular demiyeceğim...Masum hayvancıklara yazık olur..Hayvanların bir çoğunun çocukları nasıl da sevdiğini ve koruduğunu hepimiz biliriz ..
( özellikle evinde hayvan besleyenler )
Binlerce anne, baba,teyze, hala, amca, abla, abi ,öğretmen ve diğer aklı selim insanlar buradayız


15 Kasım 2008 Cumartesi

Gözlük-Kolye




Efendim herkese marhabalar...Nihayet takılara döndüm..
Öncelikle yaşı 40 ve üzeri olan her kişinin başına gelen, yakın gözlük kullanma zorunluluğuna değinelim :(
Sizler 40 yaşın altındaki gençler, gözlerinizin değerini bilin, kitap okurken, bilgisayar kullanırken dinlendirin gözlerinizi olur mu? Yoksa yakın gözlüğünü çok erken kulanmaya başlarsınız...
İnanın çok zor, gözlüğünüz olmadan hiç bir şey okuyamıyorsunuz, minicik şeyleri ayırt edemiyorsunuz, kılları, tüyleri göremiyorsunuz, en zoruda markette alışveriş yapmak :( Ee her zaman gözünüzde olmuyor ya bu meret..Ürünlerin kullanma tarihlerini okumalarını yanımdaki yöremdeki insanlardan rica ediyorum :(
Uzun zamandır bu işe pratik bir çözüm bulmaya çalışıyordum; süslü zincirlerle boynuma astım, olmadı....her kıyafet için ayrı bir gözlük ipi mi takacaktım canım ?Hem benim birkaç tane gözlüğüm var..çantada ki boncuklu ip karmaşasına dayanamazdım....
Nihayet buldum arkadaşlar :)))
Bugün gözlüklerimden biri kırıldı..Camdaki delikler bana ''Zehra, bize gümüş halka geçir,uç kısmıma gümüş tespih ucu geçir, bir de siyah floş iplik geçirip kilipsleri de eklersen işlem tamam'' dediler....Ben de yaptım tabi ki...Artık sürekli boynumda olacak, sıkıştığım zamanlarda yararlanacağım bir gözlük- kolyem var :)
Kıssadan hisse: Neymiş ? Kırılan bir eşyaya, biraz düşünürsek hayat verebilirmişiz...
(Resmi büyütmek için tık tık)

10 Kasım 2008 Pazartesi

ATAM....Rahat Uyu



Bugün seni andık, ayrılığın 70.yılında...
Şiirler okudu çocukların sana..
Şarkılar söylediler..
Sevdiğin şarkıları hem de ..
(Alişimin kaşları kara) gözleri yaşlıydı yine
Öyle heyecanlı, öyle coşkuluydular ki
Eminim gördün onları...
Atam uyu, öyle rahat uyu ki..
Korkma..
Senin emanet ettiğin, senin izinden giden öğretmenlerin
Öyle çocuklar yetiştiriyor ki..
Korkma..
''Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur''
SENİ KİMSE UNUTTURAMAZ....

5 Kasım 2008 Çarşamba

Mustafa /2


Elbette gitmeli Mustafa'ya...Ancak alttaki yazımda atladığım bir detayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Can DÜNDAR'a tekrar teşekkür ederek, son padişah Vahdettin'le Atatürk arasındaki konuşmanın seyircilere aktarılırken YANLIŞ aktarıldığını düşünüyorum.Bu konudaki yaygın görüşe ve Nutuk'ta Atatürk'ün söylediğine göre olay şöyle gerçekleşmiştir;
Görüşme Atatürk'ün talebi üzerine gerçekleşmiştir, Atatürk'ün Samsun'a gönderilmesindeki amaç, Karadeniz Bölgesi'nin güvenliğini sağlamaktı çünkü İtilaf Devletleri Mondros Anlaşması'nın 7. maddesini işleterek, Karadeniz'i işgal etmeye hazırlanmaktaydı ve bölgede yaşayan Rumların ayaklanması söz konusuydu. Mustafa Kemal'e KAĞIT üzerinde padişah Vahdettin tarafından verilen görev bu isyanı bastırmasıdır. Ancak Mustafa Kemal'in farklı planları vardı.......(İyi ki de vardı )
Oysa ''Mustafa'' filminde Can DÜNDAR şöyle diyor;
_15 Mayıs 1919'da Vahdettin Atatürk'ü çağırıyor ve '' Paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi tarihe geçmiştir. Bunları unut.Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, paşa devleti kurtarabilirsin''.
Ben de diyorum ki arkadaşlarım ''Vahdettin'in vatan kurtarmak gibi bir kaygısı olsaydı bir İngiliz zırhlısına binip İtalya'nın San Remo kentine kaçmazdı..........
Umarım Can DÜNDAR bu sözleri neye dayanarak filme aldığını yakında açıklar..
Çok mu öğretmenliğim tuttu arkadaşlar? :)
Ama ben öğretmenim, yanlış bilginin telafisi olmaz diye düşünüyorum, çocuklarınızı götürünce bu detayı onlara açıklayın olur mu?

3 Kasım 2008 Pazartesi

Mustafa

Bugün öğrencilerimizle beraber ( Mustafa ) filmine gittik..Bence herkes gitmeli, gidin, gidilsin...Sağda solda sürekli eleştirenlere de kulaklarınızı tıkayın, önyargılı olmayın, lütfen gidin izleyin..Can DÜNDAR'ın beynine ve emeğine sağlık..
Filme konu edilen her şeyi biz Türk Milleti zaten biliyoruz, bilmeyen varsa cahilliğinden utansın...
Şimdiye kadar Ata'mızın insan yönü hep es geçiliyordu bu yüzden bu yadırgamalar, tu kakalar....
85 yıldır Mustafa Kemal'in de zaafları olabileceği, onun da içebileceği, kadınlara iltifat edip, aşk mektupları yazabileceği, onun da korkularının olabileceği, ağlayabileceği, kıskanabileceği, hırslanabileceği, çaresizlik de hissedebileceği bize doğru dürüst öğretilseydi...eleştirirken belki bu kadar acımasız olmazdık..yapılan güzel bir işe çomak sokmaktansa, ellerinize sağlık derdik....
( Resim alıntıdır, çok hoşuma gittiği için sizinle paylaşmak istedim)