HOŞGELDİNİZZZZZEHR@

hepsüslüydüm...SÜSLÜ BLOGA HOŞGELDİNİZZZzehr@





28 Ekim 2008 Salı

CUMHURİYET'İM BENİM


Biliyordum benim cumhuriyetim böyle zihniyetlere izin vermezdi. Öylesini içi kaldırmazdı, yargısız infaz yapmazdı.Çok şükür bu nahoş duruma gerekli önlemler alındı da biz sayfalarımıza ve birbirimize kavuştuk.
Bloglarımızı açınca'' bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir'' ibaresini eminim siz de benim gibi aşağılayıcı ve iftira olarak algılamışsınızdır, çok çirkindi :(
Neyse ki adalet yerini buldu, emeği geçen herkese çok teşekkürler..
Sizi çok özlemiştim, ohh beee....
ATATÜRK'ÜN SAYGIDEĞER KADINLARI VE ERKEKLERİ, BAYRAMIMIZ KUTLU, CUMHURİYETİMİZ SONSUZ OLSUN....

27 Ekim 2008 Pazartesi

BLOGUMA DOKUNMAYIN !!!!!!!!

BLOGUMA DOKUNMAYIN...ARKADAŞLARIM BUGÜNKÜ GAZETELERİ OKUDUNUZ MU? BU İŞTE KİMİN PARMAĞININ OLDUĞU YAZIYORDU....:(((
Bu olay başladığı andan itibaren hepimize yol gösteren ''anne kaz''a huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ben şimdilik beklemedeyim, hiç bir program indirmeyeceğim..İnanın balonu elinden alınan çocuk gibi oldum. Meğer ben bu işi ne kadar seviyormuşum..Anne kaz'ın önerisi üzerine wordpressde blogumu yedekledim, size de öneriyorum...Ayrıca HEPİNİZİ ÇOK ÖZLEDİM...

17 Ekim 2008 Cuma

Bir Sonbahar İkindisinde İstanbul..

Bütün hengamesine, karmaşasına, kalabalığına, trafiğine rağmen; kırk beş yıldır birlikte yaşlandığımız İstanbul'u Seviyorum Gözlerim Kapalı......


Bir sonbahar ikindisinde buluştuk can dostlarla; sarı, turuncu, yeşil, kırmızıyken yapraklar ve salına salına dökülüyorken yerlere, İstanbul'la sonbaharın buluşmasını birlikte seyredelim istedik.
Düştük Polenezköy yollarına önce,


Yürüyüş yaptık köyün içinde, oksijeni sakladık ciğerlerimizde, çocuklluk günlerini yad ettik burnumuza horoz çiçeği yaprakları yapıştırıp, sonra da artistik pozlar verdik...


Riva'da martılara selam verdik, bir tanesi çok tanıdık geldi bana uzun uzun el salladım ona evet evet o Uçan Martı'ydı...
Dağ çileği topladık yollarda...


Ver elini Anadolu Feneri...

Boğazı Karadeniz'le birleştirip seyrettik, zıpladık, koştuk..ayağımızın altındaki sarı ve beyaz papatyaları görünce şaştık :( küresel ısınmadan olmalı...



Oksijen ve manzara bizi nasıl acıktırdı, hazır oradayken ne yapılır arkadaşlar? Tabi ki Anadolu Hisarı' na inilir, afiyetle balık ekmek yenilir.Üstüne bir de oburluk edilip waffle yenilir...:(


Bu kadar yedik, hadi biraz yürümeli, ılık iyot kokan boğaz rüzgarı sırtımızı üşütmeli, objektife poz verirken benim gibi Boğaz'ı çok seven bir dost ( Sevgili arkadaşım Nunu) düşünülmeli....dedim ve.....


Yavaş yavaş batmakta olan bir sonbahar güneşini,


keyifle ve umutla balık avlayanları,


bakımsız ama bence güzel olan yalıları,

balıkçı teknelerini seyredaldık....
Gözlerimin önünde muhteşem İstanbul, aklımda İstanbul aşığı bir garip Orhan Veli...

İSTANBUL TÜRKÜSÜ

İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir fakir Orhan Veliyim,
Eli'nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.
Rumeli Hisarı'na oturmuşum;
Oturmuşta bir türkü tutturmuşum:

'İstanbul'un mermer taşları;
Başıma da konuyor aman martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalım
Senin yüzünden bu halim.
İstanbul'un orta yeri sinema;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş; bana ne?
Sevdalım
Boynuna vebalim!'

İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir fakir Orhan Veli;
Eli'nin oğlu;
Tarifsiz kederler içindeyim.

Sunay Akın'dan öğrendiğim bir bilgi geliyor aklıma, hüzünleniyorum, ardından gözlerim doluyor... İstanbul'a sevdalı Orhan Veli'nin İstanbul'un meşhur çukurlarından birine düşerek öldüğünü biliyor muydunuz?

( Fotoğrafların çok güzel olmasının nedeni, bin bir yalvarmayla oğluşum Gencay'dan alınan profesyonel makinedir... bir de eşimin Ara Güler ruhu :))))) yoksa benim emektar nikon'dan böyle şeyler çıkmaz biliyorsunuz)

15 Ekim 2008 Çarşamba

Deniz'e deniz...


Deniz arkadaşım, eskiden kalma bir kemer tokasını getirdi ve ''bundan bir şeyler yapabilir misin Zehr@'' dedi...sorulur mu :))
Düşündüm ve Deniz'e deniz yakışır diyerek, turkuvaz boncukları tele geçirip, tokanın bir kaç yerine geçirdim.Bir tane de keçeden top geçirdim, uçlara da maviş at boncukları...Çok beğendi Denizim, bakalım siz beğenecek misiniz?

11 Ekim 2008 Cumartesi

Şallara Devam...

Nihayet sözettiğim pembe şalımın da resmini çekebildim,ama resimler çok iyi olmadı , makinem çok eskidi de :(

Gelelim şalımızın yapım aşamalarına;
  • yün iğnesi
  • gri yün
  • yıllar önce Marputçular Çarşısı'ndan alınmış kurdela çiçekler
  • kafadan atma desen...


Yine istediğimiz deseni elle çizip makine dikişi tekniği ile işliyoruz. Desenler karşı uçlarda birbirinin ters yönünde olmalı ki omzunuza aldığınızda desenler öne gelsin...

9 Ekim 2008 Perşembe

Gökçeada (İmroz)

Uzun zamandır size rüzgar tanrısı imrozu anlatmak istiyordum, şimdi oldu galiba..
İmroz...Lozan'dan sonraki adıyla Gökçeada, Gökçeadam..



Her şey 96 yılının 19 Mayıs tatilinde oraya gitmemizle başladı..
Aşkım ve benim için büyük kentten bir kaçış yolu, bir sığınak, bir sevda..en az iki ayda bir çeşitli bahaneler uydurarak gittiğimiz, gitmeden duramadığımız bir doğallık ve sessizlik cenneti..yok asmalar budanacak, yok ev boyanacak, yok çiçek dikilecek, yok et almamız gerek, yok kekikiğimiz bitti gibi sudan bahanelerle haftasonları düşeriz yollara..yol 3,5 -4 saat kara yolculuğundan sonra 1- 1,5 saat deniz yolculuğu kadardır, bir de gemi saatinden bir kaç saat önce düşmüşsek Kabatepe'ye ...epey bir zaman... Ama sonunda kulaklarınızı sağır edecek kadar bir sessizlik, misss gibi kekik kokuları, daha gemiden inerken selam veren sizi gördüklerine gerçekten çok sevinen Adalı dostlar, keklik, doğan, şahin ve serçe sesleri, hele mart-nisanda gitmişseniz kuzucuklar ve zıp zıp zıplayan keçi yavruları bu zamanı fazlasıyla unutturuyor size...



Yolunuz düşerse eğer;
  • Zeytinli köyde, yıllar önce Lefter zamanında Beşiktaş'ta futbol oynamış Hirosto amcanın dibek kahvesini için, madamın yaptığı sakızlı muhallebi ile dondurma yiyin( dondurmayı da Hiristo amca yapıyor ve gerçekten nefissss)..Madamın yaptığı nefis dometes reçellerinden alın( ben de bu yaz yaptım domates reçeli, onlar formülü vermiyor ama ben tadından yola çıkarak başardım vallahi..tarifi Ağustos arşivimde var)


  • Yine Zeytinli köyde Nefise Karatay'ın babası Orhan amcanın kahvesine gidin,bir gazoz için, duvarda asılı yazılara siz de bir yazı ekleyin( içinizden ne geliyorsa) ya da mutlu tatil fotoğraflarınızı asın, diğer mutlulukların yanına...


  • Dereköyü gezin, mübadele nedeniyle terkedilmek zorunda kalınmış eski Rum evleriyle dolu sokaklarda gezerken bir yaşanmışlık arayın...

  • Her köyde bulunan çamaşırhaneleri gezin..
  • Tepeköy'e çıkın, Pınarbaşı'nda nefis manzara eşliğinde en az 700 yıllık çınarın altında, oluk oluk akan sudan için hatta bir de piknik yapın..
  • Tepeköy' de Barba YORGO'dan şarap alın, özellikle tavsiyem reçine şarabından alın.(iyice soğutulmuş hafifçe buzlanmaya başlamak üzereyken içilmesi gereken reçine şarabından)
  • Yok ben şarabımı evime gidince içicem derseniz orda akşam olmasını bekleyin Barba YORGO'nun tavernasında istediğinizi için nefis rum mezeleri eşliğinde...



  • Eski Bademli köyünü gezin..
Rum vatandaşlarımıza ''kalimera''deyin...
Köyleri gezerken minik yeğeniniz ısrarla yere oturmak istiyorsa bırakın otursun ve tarihe dokunsun; bir şey olmaz merak etmeyin :))


  • Kaleköyü gezin, kaleye çıkın nefis rüzgarı içinize çekinnn..Manzarayı beyninize kazıyın; büyük kentte çok lazım olucak :)



  • Kaleden inmeyin hemen, bekleyin akşam üstünü, ömrünüzdeki güneşlerin birini de orada denize batırın..Türkiye'nin en batı noktasında olduğunuz için biraz daha beklemeniz gerekse de bekleyin...emin olun değecek..
Ya da baraj gölüne batırın günü...


  • Akşam Kaleköy sahilinde yürüyüş yapın, incik boncuk alın, Gökçeada hatırası alın dostlarınıza..
  • Berrak,tertemiz ne soğuk ne sıcak denizinde yüzün, hem de istediğiniz yerde...
  • Sörf yapın veya okulunda öğrenin..
  • Kırlarda dolaşın mis kokuları içinize çekin..



  • Aydıncık en güzel plajlarıdır Ada'nın, mevsiminde gitmemişseniz eğer,
  • İçinizdeki çocukla bir olun, uçurtma uçurun Aydıncık'ta..
  • Ya da bloğunuzun adını kumlara yazın :))
  • Tuz Gölü'nde çamur banyosu yapın, nefis renkleriyle filamingoları seyredin..
  • Kuzulimanına gidip gün doğumunu seyredin sevgiliyle beraber..
  • Ben ordaysam eğer gelin bahçeme bir çayımı için, böğürtlenlerimden, anjelik eriklerimden toplayıp afiyetle yiyin..



  • Keçi peyniri, organik tarımla üretilmiş her türlü sebze, Ada'da üretilen zeytinyağı ve kekik balı, kekikle beslendikleri için çok lezzetli olan kuzu eti almadan dönmeyin...
  • Bakın görün bir daha, bir daha, bir daha gideceksiniz Gökçeada'ya.....